top of page
bluejean kolaj_yeni.jpg

Aktivizm olgusu, modern gelişmelerin bir uzantısı olarak eski dönemlerden beri yeni bir bakış açısını, yeni bir hayat tarzını oluşturmak için yapılan eylemler olarak karşımıza çıkar. Kapsadığı konular değişse de farklı zaman ve mekanlarda, değişik durum ve biçimlerde hayatımızda yer almaya devam eder.

 

Eylemler modernlik süreciyle birlikte, sanayileşme ve kentleşmenin doğurduğu çatışma sonucu karşımıza çıkar. Yönetici kesim ile yönetilen arasında yaşanan bu çatışmalar her zaman insanlık tarihi için önemli dönüm noktalarını da beraberinde getirmiştir ve değişimin habercisidir. Değişim düşüncesinin altında ise belirli kurumların, mevcut yapının ve sistemin, toplumun ihtiyaçlarını karşılayamaması, eşitsizlik ve adaletsizlik rahatsızlığı yatar. Bu anlamda aktivizmden; karşılanması gereken ihtiyaçların ve toplumsal hoşnutsuzluğun bir dışavurumu olarak bahsedebiliriz.

 

Sosyolog Castells’e göre bir sosyal hareketin üç önemli özelliği bulunmalıdır; hareketin kimliği, hareketin karşıtı ve hareketin hedefi ya da hayal ettiği toplumsal model. Bu bağlamda bahsettiğimiz dışavurum sürecinin kendi içinde bir periyodu vardır ve bir anda ortaya çıkmalarından söz edilemez.

Berlin Duvarı ve Blue Jean'in Sembolizmi

Moda aktivizmin en güçlü imgesidir. Modanın anlatma, betimleme, mekan yaratma, altını çizme, geliştirme, değiştirme gibi özellikleri vardır. Tarihsel süreçle birlikte kendini yenileyerek ve sorgulayarak, ilk andan itibaren onu taşıyan insana, kendini ifade etme fırsatı verir. Toplumların sesi, her dönemin ruhu olur. Kendini sürekli yenileyerek kültürleri şekillendirir.

 

Çeşitli toplumlardaki protestolara baktığımızda giysinin, olayları okumamızı kolaylaştırdığını ve bir anlam yüklediğini söyleyebiliriz. Örnek vermek gerekirse; feminist hareketin simgesi mini etekler ve iç çamaşırı protestoları, mevcut düzene karşı oluşan punk kültürü, yükselen fiyatları protesto amaçlı Fransa’da başlayan ve çevre ülkelere yayılan sarı yelekliler protestosu bunlardan sadece birkaçı…

 

Bu ve buna benzer aktivist eylemleri incelediğimizde, giysinin verilmek istenen mesajı görünür kıldığını ve bir araç niteliğinde kullanıldığını söylemek mümkün. Berlin Duvarı da bu eylemler arasında tarihte örneği olmayan, bize toplum ve moda anlamında ipuçları veren güçlü bir hareketi temsil eder.

Aktivizmin İmgeleri

Berlin Duvarı’nın kökenleri, Almanya’nın müttefikleri arasında dört işgal bölgesine bölündüğü 2. Dünya Savaşı’nın sonuna kadar uzanır. Her müttefike Berlin’in bir bölgesi verilir. Kısa süre sonra Batı ittifakı (Amerika, Fransa, İngiltere) benzer şekilde olan yönetim biçimlerini birleştirir ve tek bir yönetim şeklinde karar kılar. Sovyetler Birliği (Rusya) ise bu birleşmeye karşı çıkar ve Doğu Almanya’da yeni bir rejim kurmaya girişir.

 

Ekonomisi sosyalizme dayanan, siyasi yönetimi otoriter olan Doğu Almanya’dan Batı’ya kaçışlar büyük ölçüde Berlin’den gerçekleşiyordu. Zamanla tel örgü ve mevzuat değişiklikleri, Batı’ya kaçışı engelleyemez duruma gelmişti. Bunun üzerine bu kaçışları engelleyici bir duvar örme fikri, dönemin Sosyalist Birlik Partisi lideri Walter Ulbircht’in bir şeyler yapılması gerektiği konusunda Sovyet liderine danışması ve onaylarını alması sonucu ortaya atılır. Nitekim Sovyetler Birliği, Batı Berlin’i, Doğu Almanya sınırları içinde kapitalizmin kalesi, karşı propaganda merkezi olarak gördüğü için Berlin Duvarı’nı örmeyi çözüm olarak benimser. Duvar, Doğu Almanya meclisinin kararıyla 12-13 Ağustos 1961’de bir gecede örülür.

Nasıl Başladı?

Duvar örüldükten sonra Doğu Berlin için şartlar kötüleşmeye başlar ve Batı Berlin ile arasındaki denge farkı her geçen gün daha belirgin hale gelir. Ekonomik ve siyasi yapısı sosyalist sisteme dayanan Doğu Almanya, kendi rejimini dikte eder. Bu da birçok kişi için Doğu’dan, refah seviyesi yüksek olan Batı’ya kaçmanın sebeplerinden biri olur. Yönetimin baskıları, ekonomik problemler, kısıtlanma hissi ve korku insanların göç etme sebeplerini oluşturur. Doğu Berlin halkı demokrasi, özgürlük ve konforlu bir yaşam biçimi ister; fakat mevcut sistem bunu sağlayamaz.

 

Doğu Berlin’de yaşam şartları böyleyken o sırada Batı ise 20. yüzyılın getirdiği yenilikleri deneyimliyordu. Batı, en ikonik temsillerinden otomotiv sektöründeki değişimler, dijital gelişmeler, çeşitli ürün ve özellikle yeni moda akımlarıyla göz önündeydi. Sinema ve müzik sektörü de dahil, yaşanan hızlı ve popüler gelişmeler kıyafetler ve moda ile ilgili değişimlerin hızlıca yayılmasına sebep oluyordu.

 

Doğu Berlin’de ise bu yeniliklere ulaşmak bir yana, hükümet tarafından çeşitli kısıtlamalar ve baskı hakimdi. Tabii bu kısıtlamalardan moda da nasibini almıştı. Doğu Almanya’da hükümetin satılmasına izin verdiği tüm giysiler tek tipti ve bu giysilerin birçok genç için hiçbir giyilir yanı yoktu. Bu gençler ebeveynlerinin geleneksel kıyafetlerini ve saç kesimlerini taklit etmek yerine, Batı’nın film ikonları ve rock yıldızları gibi giyinmek istiyorlardı. Blue jean ise bu giysilerin en başında geliyordu.

 

Blue jean’in etki alanlarını ve tarihi gelişimini incelediğimizde aslında üretilmeye başlandığından itibaren farklı amaçlar doğrultusunda kullanılsa da her dönem popüler olduğunu görebiliriz. İlk olarak maden işçileri, sanayi işçileri ve çiftçiler için tasarlanan, dayanıklı ve rahat pantolonlar olarak kullanılmak üzere üretilir. 20. yüzyılın başlarından itibaren ise 50’ler Amerikasında özellikle bazı Hollywood yapımı filmlerde isyanı simgeleyen blue jean, tişört, siyah deri ceket üçlemesi, genç nesli fazlasıyla etkiler.

Blue Jean'in Sembolizmi

123967.jpg
storia-del-reggiseno-1581700788.jpg
c385fd54decf91ba8076232dbbca255c.jpg
4b503e93552033ada43d7f3ebe4664f6.jpg

Jane Birkin

4aca50da70f3b67911d141ac6becb9ef.jpg

Marlon Brando

f3aa43cd5ac139d2936289f068867674.jpg

Slash

Duvar örüldükten sonra Doğu Berlin için şartlar kötüleşmeye başlar ve Batı Berlin ile arasındaki denge farkı her geçen gün daha belirgin hale gelir. Ekonomik ve siyasi yapısı sosyalist sisteme dayanan Doğu Almanya, kendi rejimini dikte eder. Bu da birçok kişi için Doğu’dan, refah seviyesi yüksek olan Batı’ya kaçmanın sebeplerinden biri olur. Yönetimin baskıları, ekonomik problemler, kısıtlanma hissi ve korku insanların göç etme sebeplerini oluşturur. Doğu Berlin halkı demokrasi, özgürlük ve konforlu bir yaşam biçimi ister; fakat mevcut sistem bunu sağlayamaz.

 

Doğu Berlin’de yaşam şartları böyleyken o sırada Batı ise 20. yüzyılın getirdiği yenilikleri deneyimliyordu. Batı, en ikonik temsillerinden otomotiv sektöründeki değişimler, dijital gelişmeler, çeşitli ürün ve özellikle yeni moda akımlarıyla göz önündeydi. Sinema ve müzik sektörü de dahil, yaşanan hızlı ve popüler gelişmeler kıyafetler ve moda ile ilgili değişimlerin hızlıca yayılmasına sebep oluyordu.

 

Doğu Berlin’de ise bu yeniliklere ulaşmak bir yana, hükümet tarafından çeşitli kısıtlamalar ve baskı hakimdi. Tabii bu kısıtlamalardan moda da nasibini almıştı. Doğu Almanya’da hükümetin satılmasına izin verdiği tüm giysiler tek tipti ve bu giysilerin birçok genç için hiçbir giyilir yanı yoktu. Bu gençler ebeveynlerinin geleneksel kıyafetlerini ve saç kesimlerini taklit etmek yerine, Batı’nın film ikonları ve rock yıldızları gibi giyinmek istiyorlardı. Blue jean ise bu giysilerin en başında geliyordu.

 

Blue jean’in etki alanlarını ve tarihi gelişimini incelediğimizde aslında üretilmeye başlandığından itibaren farklı amaçlar doğrultusunda kullanılsa da her dönem popüler olduğunu görebiliriz. İlk olarak maden işçileri, sanayi işçileri ve çiftçiler için tasarlanan, dayanıklı ve rahat pantolonlar olarak kullanılmak üzere üretilir. 20. yüzyılın başlarından itibaren ise 50’ler Amerikasında özellikle bazı Hollywood yapımı filmlerde isyanı simgeleyen blue jean, tişört, siyah deri ceket üçlemesi, genç nesli fazlasıyla etkiler.

En başta blue jean’in kendisi, onları göz alıcı yapan Batılılarla birliktedir; Marlon Brando, Elvis Presley, Marilyn Monroe ve Marlboro Man… Hatta Elvis Presley tarafından, dönemi için oldukça seksi bulunan performanslar sırasında giyiliyor olmasının büyük payı bulunur. İlerleyen zamanla rock, punk ve heavy metal şarkıcıların blue jean’i tercihleri, blue jean’in popülaritesini arttıran etkenlerden olmuştur. Bunlar blue jean’in kitleler üzerindeki albenisini arttırıyor ve blue jean satın almak, insanlar için bir Amerikan arketipi statüsü kazanma yöntemi haline geliyordu.

b22a2112dc47e2e705e34d0bfad7b6b7.jpg
dedd720af162e54c8af58b8bda9149b1.jpg
de68d8d85dc7b0d0c538781bc5a72328.jpg

Fakat gençler için ulaşılması zor bir arzu nesnesine dönüşen blue jean’i elde etmek kolay değildi. En çok rağbet gören blue jean, deri ceket gibi ürünler, diplomatlar, turistler, denizciler ve askeri danışmanlar tarafından kaçak yollarla getirilip daha yüksek fiyattan satılıyor ya da değerli ürünlerle takas ediliyordu. Hükümet için blue jean sahip olduğu anlamdan kaynaklı, Amerikan aşırılığının ve kapitalizmin tehlikeli bir simgesi olarak görülüyordu ve bunu giyenler devletin düşmanıydı.

 

Yönetim, okullarda ve çeşitli mekanlarda Amerikan denimini yasaklıyordu. Bu pantolonları giyenleri eve gönderiyordu. Ancak hükümetin çabalarına rağmen Batı trendleri, özellikle blue jean, Doğu’da en çok rağbet edilen trendlerden biri olma yolunda ilerliyordu. Kısacası Doğu Almanya’da modanın özellikle blue jean’in estetik, ekonomik ve politik bir konumu vardı.

 

Hükümet ilerleyen zamanla birlikte, ülkenin gençlerine kendini sevdirmeyi ve buna karşılık olarak, onları duvara çok yakın olmaktan caydırmayı umuyordu. Pop ve rock müzik, Doğu Almanya’daki genç jenerasyonun en çok özlemini çektiği şeydi. Bu tutkuyu görmezden gelemeyen hükümet 1987 ve 1988 yıllarında Bob Dylan, Depeche Mode, Bryan Adams ve Joe Cocker'ın Doğu Berlin'de konser vermesine izin verdi. Böylece gençlerin üzerindeki baskı ve sıkışmışlık biraz olsun etkisini azaltacaktı. Performanslar, halkın huzursuzluğunu bastırmak şöyle dursun, bazı tarihçiler tarafından, sonunda duvarın yıkılmasına etki ettiği ve özgürlük ateşini tetiklediği bir hareketi hızlandırdığı düşünülür.

Elvis Presley

Marilyn Monroe

Marlboro Man

Tam 28 yıl 2 ay 28 gün ayakta kalan “Utanç Duvarı”, özgürlükleri kısıtlayan ve işlemeyen bir sistemin sembolü olarak tarihte yerini alır. 10 Kasım 1989 sabahı Doğu Berlin aniden, sonunda ülkelerinin kapalı sınırlarının ötesine seyahat etmekte özgür oldukları haberiyle uyanır. İki milyondan fazla insan, yeni keşfettikleri özgürlüklerinin bir ifadesi olarak, daha önce Berlin Duvarı’nın arkasında yasaklanmış bir Batı giysisi olan mavi kot pantolon giyerek düşen duvara doğru yol alır…

20f1c60e8e54189c016a5eb97ce91283.jpg
d1a7f3d0cdc9c94244005dd1b01879f7.jpg
a71acfdeafd7e01d3821edbc25cee99f.jpg

Depeche Mode

Joe Cocker

Bob Dylan

download.jpg

İzmir/ Türkiye

bottom of page